Zihnin Kortları: Timothy Gallwey'in İçsel Oyun Yaklaşımının Performans ve Liderlik Dünyasındaki Dönüştürücü Etkisi
- okancilingiroglu
- 25 Nis
- 10 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 12 Eyl

Tim Gallwey'in 1974 tarihli "Tenisin İçsel Oyunları (The Inner Game of Tennis)" kitabı, başlığı her ne kadar tenis üzerine bir eğitim kitabı izlenimi verse de, aslında performans psikolojisi ve kişisel gelişimin temel prensiplerini ele alan çığır açıcı bir eserdir. Kitap, geleneksel spor eğitiminin teknik yönlerine odaklanmak yerine, zihnin kendi içindeki engelleri nasıl aşabileceğini ve doğal potansiyelin nasıl ortaya çıkarılabileceğini incelemektedir. Bu muhteşem kitap, ilerleyen yıllarda pek çok Profesyonel Koçluk odaklı kitabın temel taşlarını oluşturacaktır. Örneğin, Sir John Whitmore "Performans İçin Koçluk" kitabında, pek çok noktada Gallwey'e atıfta bulunmuştur.
İki Benlik Teorisi: Benlik 1 ve Benlik 2
Gallwey'in temel tezi, her insanın içinde birbiriyle sürekli etkileşim halinde olan iki benliğin bulunduğudur. Bunları "Benlik 1" ve "Benlik 2" olarak adlandırır. Benlik 1, sürekli konuşan, eleştiren, analiz eden ve yargılayan bilinçli zihindir; Benlik 2 ise bedeni harekete geçiren, kendiliğinden ve doğal öğrenme yeteneklerine sahip olan, tüm potansiyelimizi barındıran benliğimizdir.
Gallwey'e göre, performans sırasında yaşadığımız zorlukların çoğu, Benlik 1'in Benlik 2'yi sürekli olarak eleştirmesi, kontrol etmeye çalışması ve doğal akışını engellemesinden kaynaklanır. Bu müdahale, gerginliğe, aşırı düşünmeye ve performans düşüklüğüne neden olur. Örneğin, bir tenisçi servis atarken "Dirseğini yükselt", "Bileğini sert tut", "Topu daha yükseğe at" gibi zihinsel komutlara boğulduğunda, doğal akış bozulur ve performans düşer.
Bu iki benlik kavramı, spor psikolojisinde Mihaly Csikszentmihalyi'nin "Flow" (Akış) teorisi ile yakından ilişkilidir. Her iki yaklaşım da, optimal performansın analitik düşüncenin ötesinde bir bilinç durumunda gerçekleştiğini savunur.
Yargılamayı Bırakmak
Gallwey'in önerdiği ilk ve en önemli içsel beceri, yargılayıcı olmayan farkındalıktır. Benlik 1, sürekli olarak "iyi" veya "kötü" etiketleri yapıştırarak deneyimlerimizi değerlendirir. Bu yargılama alışkanlığı, doğal öğrenme sürecini engeller ve gereksiz bir stres ve müdahale döngüsü yaratır.
Yazar, bir tenisçinin "forehand" vuruşunu gözlemlemesini ister ancak bu gözlemi yargılamadan, sadece "ne olduğunu" görerek yapmasını önerir. Örneğin, "Raketim çok yüksekte ve top fileye takılıyor" demek, "Korkunç bir forehand yapıyorum" demekten çok daha yararlıdır. Birinci ifade nesnel bir gözlem iken, ikincisi motivasyonu ve öz-güveni zedeleyen bir yargıdır.
Gallwey bu noktada ilginç bir benzetme kullanır: Bir gül tohumunu toprağa diktiğimizde, onun köklerinin veya gövdesinin olmamasını eleştirmeyiz. Her aşamasında gülün potansiyelini içinde barındırdığını ve zamanla gelişeceğini biliriz. Aynı şekilde, tenis vuruşlarımızın da kendi doğal gelişim süreçleri vardır ve yargılama yerine sabırlı gözlem bu süreci hızlandırır.
Carol Dweck'in "Gelişim Zihniyeti kitabında bahsettiği "gelişim odaklı düşünce yapısı" kavramı, Gallwey'in bu yaklaşımıyla örtüşür. Her ikisi de hataları öğrenme sürecinin doğal bir parçası olarak görür ve gelişimi engelleyen en büyük faktörün olumsuz öz-yargılar olduğunu savunur.
Benlik 2'ye Güvenmek
Gallwey, Benlik 2'nin inanılmaz yeteneklerini vurgular. Sadece bir tenis topunu karşılarken bile, beynimiz topun hızını, rotasını ve yörüngesini hesaplar, vücudumuzun pozisyonunu ayarlar ve milisaniyeler içinde karmaşık kas koordinasyonlarını gerçekleştirir. Bu karmaşık işlemleri bilinçli zihin (Benlik 1) değil, Benlik 2 yürütür.
Sorun, Benlik 1'in Benlik 2'ye güvenmemesi ve sürekli müdahale etmesidir. Örneğin, güçlü bir servis atmak istediğimizde, Benlik 1 genellikle "daha sert vur" diye düşünür, bu da kasların gereğinden fazla gerilmesine ve ironik bir şekilde gücün azalmasına neden olur.
Gallwey, Benlik 2'ye güvenmeyi öğrenmenin anahtarının "bırakmak" olduğunu söyler.
"Bırakmak", pasif olmak değil, Benlik 1'in aşırı kontrolünü bırakıp Benlik 2'nin doğal yeteneklerini ifade etmesine izin vermektir. Teniste, bu yaklaşım "vuruşu yapmaya çalışmak" yerine "vuruşun olmasına izin vermek" olarak ifade edilebilir.
Bu yaklaşım, "eylemden kaçınarak eylemde bulunma" kavramıyla paralellik gösterir. Her iki durumda da, performansı engelleyen düşünme süreçlerinden kurtulma ve içgüdüsel yeteneklere güvenme vurgulanır.
Benlik 2 ile İletişim Kurma Yöntemleri
Gallwey, Benlik 2 ile etkili iletişim kurmanın üç temel yöntemini açıklar:
Sonuçlar İstemek: Benlik 2'ye net bir hedef göstermek ve sonucu ona bırakmak. Örneğin, topa daha fazla topspin vermek istiyorsanız, bunun nasıl yapılacağına odaklanmak yerine, topun izleyeceği yörüngeyi zihinsel olarak canlandırıp, Benlik 2'nin bu sonuca ulaşmasına izin vermek.
Form İstemek: Özellikle teknik bir değişiklik yapmak istediğinizde, istediğiniz hareket formunun net bir görsel imgesini oluşturmak ve Benlik 2'nin bunu taklit etmesine izin vermek.
Nitelikler İstemek: Örneğin, bir profesyonel tenisçi gibi oynamayı hayal etmek ve onun güven, rahatlık veya güç gibi niteliklerini benimsemek. Bu, kendi içimizdeki bu niteliklere erişmemizi sağlar.
Gallwey, zihinsel imgelerin fiziksel performans üzerindeki güçlü etkisini sürekli vurgular.
Konsantrasyon: Odaklanmayı Öğrenmek
Gallwey'e göre, zihnin sakinleşmesinin en etkili yolu ona bir odak noktası vermektir. Teniste en doğal odak noktası toptur. Yazar, topa odaklanmanın derinleştirilmesi için basit ama etkili bir yöntem önerir: topun dikişlerine odaklanmak. Dikişlerin dönüş modelini gözlemlemek, dikkatimizi topta tutmamızı sağlar ve Benlik 1'in müdahalesini azaltır.
Bir diğer etkili teknik ise "Bounce-Hit" (Sıçrama-Vuruş) egzersizidir. Oyuncu, top yere her temas ettiğinde "bounce" ve raketlere her temas ettiğinde "hit" diyerek, dikkatini topun hareketinin kritik anlarına odaklar. Bu basit teknik, zihni şimdiki anda tutar ve Benlik 1'in düşüncelerini engeller.
Gallwey ayrıca, dikkati topun çıkardığı sese veya raketin ve vücudun hissine yöneltmenin de etkili odaklanma teknikleri olduğunu belirtir. Bu duyusal farkındalık, zihnin şimdiki anda kalmasını sağlar ve performansı artırır.
Mihaly Csikszentmihalyi'nin "Flow" (Akış) kitabında anlattığı bilinçli farkındalık (mindfulness) uygulamaları, Gallwey'in bu odaklanma tekniklerini destekler niteliktedir. Her iki yaklaşım da şimdiki ana tam olarak katılmanın, optimal deneyim ve performans için temel olduğunu vurgular.
"Zone" - Optimal Performans Durumu
Gallwey, sporcuların en iyi performanslarını sergiledikleri durum için "kafanın dışında oynamak" veya günümüz terimiyle "zone'da olmak (anda olmak)" ifadelerini kullanır. Bu durumda Benlik 1 tamamen sakinleşmiş ve Benlik 2, müdahale olmadan performans göstermektedir.
Gallwey, "an"ın Benlik 1 tarafından kontrol edilemeyeceğini vurgular. An'a girmek için teknikleri formüle etmeye çalışmak, ironik bir şekilde, Benlik 1'i devreye sokar ve an'a girmeyi engeller. An daha çok bir hediye gibidir; talep edilemez ama Benlik 1'in kontrolünü bırakmayı ve Benlik 2'ye güvenmeyi öğrendikçe daha sık deneyimlenir.
Sahadaki Oyunlar: İnsanların Oynadığı Psikolojik Oyunlar
Gallwey'in "The Inner Game of Tennis" kitabında en ilginç bölümlerden biri, tenisçilerin kortlarda sergiledikleri psikolojik oyunları ve davranış kalıplarını analiz ettiği kısımdır. Bu bölüm, psikiyatr Eric Berne'nin 1964 tarihli çığır açıcı "Games People Play" (İnsanların Oynadığı Oyunlar) kitabında ortaya koyduğu transaksiyonel analiz teorisiyle güçlü paralellikler gösterir. Berne'nin teorisinde olduğu gibi, Gallwey de insanların göründüğü gibi olmayan, bilinçaltı motivasyonlarla yönetilen ve genellikle fark edilmeyen "oyunlar" oynadıklarını savunur.
Gallwey, teniste gözlemlenen bu davranış kalıplarını anlamak için yapısal bir çerçeve sunar. Her oyunun en az bir oyuncusu, bir hedefi, oyuncu ile hedefi arasında bir engeli, oynandığı bir alan (fiziksel veya zihinsel) ve oynanma motivasyonu vardır. Bu yapı, Berne'nin tanımladığı psikolojik oyunların temel unsurlarıyla örtüşür.
Gallwey üç ana "oyun" tanımlar:
İyi Tenis (Good-o)
Gallwey'in tanımladığı en yaygın oyun kategorisinden biri "İyi Tenis"tir. Bu oyunun genel amacı mükemmeliyete ulaşmak, motivasyonu ise kendini "iyi" olarak kanıtlamaktır. Bu, Berne'nin "Yetersizim, Bana Destek Ol" ve "Ben Daha İyiyim" gibi oyunlarıyla benzerlik gösterir.
Kusursuz Tenis (Perfect-o): Bu alt oyunda, "iyi" olmak bir performans standardına göre ölçülür. Teniste, oyuncunun kendi beklentilerine veya başkalarının (ebeveynler, antrenör, arkadaşlar) beklentilerine göre değerlendirilir. Hedef, mükemmelliğe ulaşmak ve mümkün olan en yüksek standardı yakalamaktır. Bu oyuncular genellikle aşırı eleştirel olurlar ve sürekli teknik detayları mükemmelleştirmeye çalışırlar.
Bir Kusursuz Tenis oyuncusu tipik olarak şöyle düşünür: "Forehand'im hâlâ tam olarak doğru değil. Raketimi biraz daha alçakta tutmalıyım." Vuruşları kusursuz olduğunda bile tatmin olmaz, her zaman geliştirilecek bir şey bulur.
Rekabetçi Tenis (Compete-o): Bu alt oyunda, "iyi" olmak diğer oyuncuların performansına göre ölçülür. "Ne kadar iyi oynadığım değil, kazanıp kaybetmem önemlidir" düşüncesi hakimdir. Hedef en iyi olmak, kazanmak ve tüm rakipleri yenmektir. Bu oyuncular için skorboard her şeydir ve genellikle skoru rakiplerinden önde tutmak için taktiksel oynarlar.
Bir Rekabetçi Tenis oyuncusu korttan çıktığında ilk sorusu "Kim kazandı?" olur ve zaferi elde etmek için her türlü taktik manevrayı yapmaya hazırdır. Berne'nin "Şimdi Yakaladım Seni" oyunuyla paralellikler gösterir.
Dış Görünüş Tenisi (Image-o): Bu alt oyunda, "iyi" görünüşe göre ölçülür. Ne kazanmak ne de gerçek yetkinlik, stil kadar önemli değildir. Hedef iyi, gösterişli, güçlü, parlak, pürüzsüz, zarif görünmektir. Bu oyuncular için kortun bir sahne olduğunu ve performanslarının bir gösteri olduğunu söyleyebiliriz.
Dış Görünüş Tenisi oyuncusu sıklıkla şık kıyafetler giyer, en son model raketleri kullanır ve etkileyici görünen ama her zaman etkili olmayan vuruşlar yapar. Bir vuruşu kaybetse bile, eğer şık görünüyorsa, kendini tatmin olmuş hissedebilir.
Arkadaşlık Tenisi (Friends-o)
İkinci ana oyun kategorisi "Arkadaşlık Tenisi"dir. Bu oyunun genel amacı arkadaşlık kurmak veya korumak, motivasyonu ise arkadaşlık arzusudur. Berne'nin "Hoş Sohbet" ve "Neden Benimle Oynamıyorsun?" oyunlarıyla benzer dinamikler içerir.
Prestij Tenisi (Status-o): Bu alt oyunda, nerede ve kimlerle oynadığınız, ne kadar iyi oynadığınızdan daha önemlidir. "Biz kulüpte oynarız" düşüncesi hakimdir. Bu oyuncular için tenis, sosyal statülerini korumak veya yükseltmek için bir araçtır.
Prestij Tenisi oyuncuları genellikle elit kulüplere üye olur, pahalı ekipmanlar kullanır ve diğer "önemli" kişilerle oynamaya özen gösterir. Tennis, bu kişiler için bir spor olmanın ötesinde, sosyal bir gösterge ve ağ kurma aracıdır.
Sosyal Tenis (Togetherness-o): "Tüm iyi arkadaşlarım tenis oynar" düşüncesiyle hareket eden bu oyuncular için tenis, arkadaşlarıyla vakit geçirmenin bir yoludur. Çok iyi oynamak, bu sosyal dinamiği bozabilecek bir tehdit olarak görülebilir.
Sosyal Tenis oyuncuları genellikle grup dersleri almayı tercih eder ve oyun sonrası sosyalleşmeye (belki de içki içmeye veya yemeğe) büyük önem verir. Onlar için maçın sonucu, birlikte geçirilen iyi zaman kadar önemli değildir.
Karı Koca Tenisi (Husband-o/Wife-o): "Eşim hep oynuyor, o yüzden..." düşüncesiyle hareket eden bu oyuncular, tenisi eşleriyle vakit geçirmenin bir yolu olarak görürler. Amaç eşi görmek, motivasyon ise yalnızlık duygusudur.
Karı Koca Tenisi oyuncusu için en büyük engel, eşinin kendisiyle oynamaya değer görecek kadar iyi hale gelmektir. Bu kişiler için tenis, bir ilişki köprüsü veya ortak ilgi alanı oluşturma aracıdır.
Sağlık Tenisi - Eğlence Tenisi (Health-o-Fun-o)
Üçüncü ana oyun kategorisi "Sağlık Tenisi - Eğlence Tenisi"dir. Bu oyunun genel amacı zihinsel veya fiziksel sağlık ya da keyif, motivasyonu ise sağlık ve/veya eğlencedir. Bu kategori, Berne'nin oyun teorisinden çok, insanların daha otantik ve içsel motivasyonlarla hareket ettiği durumları tanımlar.
Sağlık Tenisi (Health-o): Doktor tavsiyesi üzerine veya kendini fiziksel olarak geliştirme ya da güzelleştirme programının bir parçası olarak oynanan bu oyun, egzersiz yapmayı, ter atmayı, zihni rahatlatmayı hedefler. Motivasyon, sağlık, canlılık ve gençliği uzatma isteğidir.
Sağlık Tenisi oyuncuları genellikle antrenman sırasında kalp atış hızlarını takip eder, belirli süre veya yoğunlukta oynamak ister ve temel olarak tenisin fiziksel faydalarına odaklanır.
Eğlence Tenisi (Fun-o): Ne kazanmak ne de "iyi" olmak için değil, yalnızca eğlence için oynanan bu oyun türü (saf haliyle nadiren oynanır). Amaç mümkün olduğunca çok eğlenmektir. Bu, Gallwey'in Self 2'nin doğal, spontane ifadesine en yakın olan oyun türüdür.
Eğlence Tenisi oyuncusu kortlarda kahkaha atar, deneylere açıktır ve skordan ziyade oyunun keyfine odaklanır. Bu oyunun iç ve dış engeli yoktur—diğer oyunlara çekilmemek dışında.
Gelişim Tenisi (Learn-o): Self 2'nin öğrenme ve büyüme arzusundan kaynaklanan bu oyun, evrim geçirmeyi hedefler. Motivasyon, öğrenmenin verdiği keyiftir. Bu oyun türü, diğer iki alt oyunla (Sağlık-o ve Eğlence-o) birlikte oynanabilir ve Self 2'nin doğal istekleriyle içsel olarak uyumludur.
Gelişim Tenisi oyuncusu, mükemmellik arayan bir oyuncudan farklı olarak, her vuruştan, her maçtan ve hatta her hatadan öğrenmeye açıktır. Bu oyuncular için tenis, sürekli keşif ve gelişim yolculuğudur.
Oyunların Psikolojik Temeli ve Başa Çıkma Stratejileri
Gallwey, bu oyunların kültürel şartlanmalarımızdan kaynaklandığını savunur. Batı toplumunda, değerimizin çoğunlukla başarılarımızla ölçüldüğü bir başarı-odaklı kültürle büyürüz. "İyi bir insan olduğunuz ve saygıyı hak ettiğiniz, ancak işleri başarıyla yaptığınız takdirde" mesajı, küçük yaşlardan itibaren içselleştirilir.
Bu şartlanma, başarı odaklı her eylemin, bir ölçüde öz-değerimizi tanımlama kriteri haline gelmesine yol açar. Bu, Berne'nin tanımladığı erken yaşam "senaryoları" ile paralellik gösterir - hayat boyunca davranışlarımızı bilinçaltında yöneten erken çocukluk kararları.
Gallwey, bu oyunlardan kurtulmak için öz-değerin performanstan ayrılması gerektiğini vurgular. Bir insan varlığının değerinin ölçülemeyeceğini kabul etmek ve kazanmak veya kaybetmenin kim olduğumuzu tanımlamadığını anlamak, bu psikolojik tuzaklardan kaçınmanın anahtarıdır.
Gallwey'in kendi yolculuğu, "İyi Tenis" ve "Rekabetçi Tenis" oyunlarından, "Gelişim Tenisi" ve sonunda İçsel Oyun'un kendisini oynamaya doğru bir geçiş olmuştur. İç oyunun en önemli kazanımının, kazanma ve kaybetme korkusundan kurtulmak olduğunu keşfetmiştir.
Bu psikolojik oyunları tanımak ve anlamak, yalnızca tenis oyunumuzu değil, yaşamın her alanındaki performansımızı ve yaşam kalitemizi iyileştirmeye yardımcı olabilir. Eric Berne'nin belirttiği gibi, oyunları tanımlamak onlardan kurtulmanın ilk adımıdır. Gallwey'in analizi, kortlarda ve hayatta daha otantik, keyifli ve tatmin edici bir deneyim için yol gösterir.
Rekabetin Anlamı
Gallwey, rekabet konusunda derinlemesine bir anlayış sunar. Geleneksel olarak rekabet, başkalarını yenmek ve üstünlük sağlamak olarak görülür. Ancak Gallwey, rekabetin asıl amacının kendini keşfetmek ve potansiyelini gerçekleştirmek olduğunu savunur.
Bir sörfçü örneği üzerinden, sörfçünün neden en büyük dalgaları beklediğini sorar. Çünkü bu büyük dalgalar, sörfçünün tüm beceri ve cesaretini kullanmasını gerektirir ve böylece kendi sınırlarını keşfetmesini sağlar. Aynı şekilde, tenis rakibi de oyuncunun kendi potansiyelini keşfetmesi için gerekli engelleri ve zorlukları sunar.
Bu bakış açısıyla, gerçek rekabet aslında işbirliğidir. Her oyuncu, diğerinin en iyi performansını göstermesi için gerekli zorlukları yaratır. Kazanmak, engelleri aşarak bir hedefe ulaşmaktır, ancak kazanmanın değeri, ulaşılan hedefin değeriyle orantılıdır. Bazen süreç, zaferin kendisinden daha değerli olabilir.
İçsel Oyun'un Saha Dışındaki Uygulamaları
Kitabın son bölümünde Gallwey, İçsel Oyun'un ilkelerinin tenis dışındaki uygulamalarını ele alır. İç istikrar (inner stability) kavramını vurgular; bu, hızla değişen ve belirsiz bir dünyada sakin kalabilme yeteneğidir.
Stresin temel nedeninin "bağlanma" olduğunu belirtir. Benlik 1, belirli şeylere, durumlara, insanlara veya kavramlara o kadar bağımlı hale gelir ki, değişim gerçekleştiğinde veya gerçekleşeceği görüldüğünde tehdit altında hisseder. Stresten kurtulma, bir şeyden vazgeçmeyi değil, gerektiğinde herhangi bir şeyi bırakabilmeyi ve yine de iyi olacağını bilmeyi içerir.
Gallwey, İçsel Oyun yaklaşımının "kendini geliştirme" ile ilgili olmadığını vurgular. Benlik 2 doğuştan mükemmeldir ve geliştirilmeye ihtiyacı yoktur. Becerilerimiz, yeteneklerimiz ve ilişkilerimiz gelişebilir, ancak temel benliğimizle ilgili bir sorun yoktur.
Bu görüş, Carl Rogers'ın "İnsan Merkezli Terapi" yaklaşımı ve Abraham Maslow'un "Kendini Gerçekleştirme" kavramıyla örtüşür. Her üç yaklaşım da, insanın doğal olarak büyüme ve gelişme eğiliminde olduğunu ve bu sürecin ancak içsel veya dışsal engellerle sekteye uğrayabileceğini savunur.
İçsel Oyun'un Amacı
Gallwey son olarak ilginç bir noktaya değinir: İçsel Oyun'u kazanmanın ne anlama geldiği sorusunu yanıtsız bırakır. Bunun Benlik 1'in yanlış anlamalara yol açabileceği bir davet olduğunu söyler. Benlik 1'in en sonunda bilmediğini ve asla bilemeyeceğini kabul edebilmesi, kişinin kendi varlığının ihtiyacını hissetmesi, içsel susuzluğunu takip etmesi ve gerçekten tatmin edici olanı keşfetmesi için daha fazla şansı olur.
İçsel Oyun, Gallwey'den önce de vardı ve ondan sonra da var olmaya devam edecektir. Gelecekte, spor profesyonellerinin hem dışsal hem de içsel becerileri eşit derecede geliştirmeye yönelik yetkinlik kazanmalarını umut ettiğini belirtir. İş, sağlık, eğitim ve insan ilişkileri alanlarının da insan gelişimi ve gerektirdiği içsel beceriler konusunda evrimleşeceğine inanmaktadır.
Sonuç
Tim Gallwey'in "Tenisin İçsel Oyunları" kitabı, tenis öğretmenin ötesinde, zihin-beden ilişkisi, doğal öğrenme, performans psikolojisi ve kişisel gelişim hakkında derin iç görüler sunar. Benlik 1 ve Benlik 2 arasındaki dinamik, yargılamayı bırakmak, doğal benliğimize güvenmek ve odaklanma sanatı gibi kavramlar, spor performansını geliştirmenin yanı sıra, yaşamın her alanında uygulanabilir.
Kitabın sunduğu yaklaşım, günümüzün hızla değişen ve stresli dünyasında, içsel istikrar ve doğal potansiyelimize erişme konusunda değerli araçlar sunar. Gallwey'in mükemmel olmak için çabalamak yerine, doğal mükemmelliğimizin ortaya çıkmasına izin verme çağrısı, hala modern yaşamın karmaşıklıklarında yolumuzu bulmaya çalışan pek çok insan için güçlü bir mesajdır.
Bu kitap, yıllar içinde spor psikolojisinden liderlik geliştirmeye, eğitimden iş yeri performansına kadar birçok alanı etkilemiştir. Günümüzde mindfulness, akış durumu ve performans koçluğu gibi popüler kavramların öncüsü olarak görülür. Gallwey'in insanın potansiyeline olan inancı ve içsel oyunun dönüştürücü gücü hakkındaki iç görüleri, kitabı zaman ötesi bir klasik haline getirmektedir.
Kendi düşüncelerimi ve yorumlarımı da harmanladığım bu kitap özetini yorumlarınıza sunar, imkanı olan herkese, bir devam kitabı niteliğinde olan Timothy Gallwey'in "İş Hayatında Zihin Oyunları (The Inner Game of Work)" kitabını da mutlaka öneririm.
Okan Çilingiroğlu



